31 Temmuz 2008 Perşembe

GIZZZ ANAM

GIZZZ ANAM
Hasretininen yandım,yandım da seni;
Angara’ya irkenden vardım da seni,
Teyarenin ganadından aldım da seni,
Ölmeye mi geldiydin goşa goşa gız anam ?

Sen geliyon diye doldurdum kömür sobamı.
Daha görmediydin filan köydeki abamı.
Dört senedir mezerlikte bekleyen bubamı ;
Görmeye mi geldiydin goşa goşa gız anam?

Anan çok hasta çabık köye gel didiler.
Bu yollar var ya ,benim ömrümü yidiler.
Şubat ayazında seni soğuk suynan yudular.
Yunmaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

Sensiz virane buldum, sensiz yapıları.
Elimden alındı çocuk yüreğimin tapuları.
Cennet bahcalarına çıkan tüm gapıları;
Çalmaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

Meleklere söyledim ana senin adını;
Dedim cennette misafir edin Fatma gadını.
Bana ömrümün en acı ,en sert tokadını;
Vurmaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

En böyük sevdam,en doğrum ,en gerçeğim.
Bunu böyle bildim ,hep böyle bileceğim.
Gadife gadife bakan hüsnü Yusuf çiçeğim.
Solmaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

Angara’da beklerken seni ,saat başı sorduydum.
Havaalanının gapısında divan durduydum.
Seninle bahar olduydum ,bahar bulduydum.
Almaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

Barabar bazara gideceğidik unuttun mu gı?
Sevdalılar içinde biceciğidik unuttun mu gı?
Dizlerini ameliyat ideceğidik unuttun mu gı?
Gaçmaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

Çişmeler buz duttuydu ;anam sen geldiğinde.
Saçlarıma gar yağıyordu angara’ya indiğinde.
Ben gışı yaşamadım ki inan sen öldüğünde
Yakmaya mı geldiydin goşa goşa gız anam?

ibrahim ŞAŞMA

SEVGİYİ Mİ SORDUNUZ ?

SEVGİYİ Mİ SORDUNUZ ?

Arap çölünün kumu üstüme akar da,
Ümidim kıt iken karşıma çıkar da.
Güneş kavururken tenimi yukarda,
Avuç avuç içip, kandığımdır sevgi

Sevgi ile yol aldım ,sevgiyle vardım.
Kerpiç eve çamuru sevgiyle kardım.
Simli bohçalara yürekleri sardım.
Anadan yadigar sandığımdır sevgi

Sevgi cemre düşüren ,bahar getiren.
Sevgi kıraç topraklarda gül bitiren.
Adına türkü yakılan kara tren.
Ansız sefer edip bindiğimdir sevgi

Belli ki kendimi ,belli ki dünyamı,
Oğul tadında kurulmuş hülyamı,
Şubatın içinde kaybettim anamı.
Kor ateş içinde yandığımdır sevgi.

Sevdasız iklimlerden sevdayla kaçtım,
Arzımda yürüdüm,semamda yol açtım.
Ak güvercinlerin kanadında uçtum.
Ürkek yüreğimle konduğumdur sevgi.

Şairin kalemi,ozanın inadıdır.
Dudağın tuzudur,dudağın tadıdır.
Zemheri,yokluğunun diğer adıdır.
Temmuz ortasında donduğumdur sevgi

Yunusun ayak sesi gelir mi sana ?
Bir tek sevgiyi çürütmez toprak ana.
Bir avuç gönlümü bir cümle insana;
Han odası gibi sunduğumdur sevgi.

Toprağa neden kök salar koca çınar.
Yaprağı yere düşse gövdesi yanar.
Benim bu gözlerim var ya saklı pınar.
Gidenin ardından yunduğumdur sevgi.

Mevlana ille de gel diyordu bize.
Kulak ver bu kutlu dostane ize .
Dert tanımam sevgiyle gelmesin dize,
Marazlar içinde onduğumdur sevgi.

Pir Sultan,Ahi Evran sizi ararım.
Yunusun gönlündeki gizi ararım.
Beni aramıyorum ,bizi ararım
Bir değil,binlere döndüğümdür sevgi

ANNEM ÖLMEDİ / ÖYKÜ


ANNEM ÖLMEDİ / ÖYKÜ
İnanmıyorum hala. İnanmadım. İnanmayacağım. Sanki sokağa girdiğim an perşembe pazarından aldığımız tül perdenin ardından bakacak gibi o. Sanki köhnemiş tahta kapımızın sürgüsünü açıp karşıma çıkacakmış gibi o. Aman da guzularım gelmiş diyecekmiş gibi. Sarılıp öpecekmiş gibi… Söyleyin bu bir düş olmalı. Bu bir karabasan. Annem ölmedi değil mi?O telefon hiç çalmadı. Ben kaldırmadım ahizesini. Çabuk köye gel, annen çok hasta demedi yengem. Ambulansın sirenleri hiç çalmadı. O ambulans bizim eve varmadı değil mi? Bu yangın yeri bizim evimiz değil, bu haykırışlar yan mahalleden yükseliyor değil mi? Uyanamadım sanki uykulardan. Açamıyorum gözlerimi. Duyuyor musunuz dostlar, duyuyor musunuz sözlerimi. Annem ölmedi değil mi?Birazdan ona gideceğim. Köy arabasını bekliyorum. İlaçlarını aldım. Tansiyon ilacını. Dizlerine musallat olan romatizma ilaçlarını… Annem. Ben öpeceğim ellerini. Ben koklayacağım saçlarını. Aldın mı torununun oyuncaklarını… Kamyon istiyordu en büyüğünden torunun. Turuncu olacakmış rengi. Aylığı alınca almaya söz vermişti. Kapısını çalıyorum. Neden kilitli böyle? Neden perdeler çekili? Koyu perdeler. Yokluğunu simgeler… Söyleyin dostlar annem ve annemin elleri nerdeler… Bana komşular başın sağ olsun dediler. Annem ölmedi değil mi? Tandır ekmeğinin kokusu olurdu bu hanede bu avluda. Ne vakit yanmıyor bu tandır. Haydi, alevlen, haydi ateşlen ey tandır da, beni utandır. Annemin elleri olurdu tandır üstünde. Ekmekle pişirdiği elleri. Hamura şekil, hamura tat veren elleri. Külü boşaltılmış tandır alevi neylesin, ellerinin sinmediği ekmeği oğlun neylesin. Demeyin bana dostlar, demeyin, Allah rahmet eylesin. Ölene söylenir o. Gidene söylenir. Annem gelecek, annem gelecek, bak gelince gücenir. Bu bir düş, bu bir kara düş… Uyandırın beni. Kaldırın yatağımdan. Alıverin bu tandır içinden beni. Annem ölmedi değil mi?Bir sapı kırık gözlüğü neden ortada. Neden yarım kalmış bu yün çorap. Nereye koydunuz kadife şalvarını. Nerede annemin kokulu tülbentleri. Yarım kalmazdı çilek dallarını kondurduğu çoraplar. Bu ev neden soğuk. Neden sesim yankılanıyor duvarlarda. Saatler neden durmuş böyle. Şubatı vuruyor. Şubatın ayazını. Şubatın yedisini. Sıdıka teyzeye gitmiştir belki, giderken gördünüz mü kendisini? Kara lastiğinin tekini buldum merdivenin altında. Lastiğinin altına boya sürerdi kalabalık hanelerde kolay bulayım diye. Saklandın değil mi anne, yana yakıla seni arayım diye. Neden dostlar neden açamıyorum gözlerimi niye. Annem ölmedi değil mi? Ne çektiyse bir gurbetten çekti. Bir de dizlerinden. Romatizmalı dizlerine doktor bakacaktı. Onu muştulamaya gelmiştim. “Artık evimin merdivenlerinde soluksuz kalmayacaksın ana. Artık dar gelmeyecek kasabanın yolları sana” demeye gelmiştim.Sanki yıllanmış evimizin yorgun balkonunda mercimek ayıklarken bulacaktım seni. Babamın gözlüğü idi gözüne taktığı. İyi geliyor derdi. Doktora gidip dört kuruş para verip gözlük almamaktı derdi. Her zaman oturduğun o kırk yamalı minderin yok ana. Benim bu yalnızlığa benim bu şakaya, benim bu yalana karnım tok ana. Yalan olmalı yalan! Annem ölmedi değil mi? Şiirler yazmıştım Alıp karşıma okuyacaktım. Ben okuyacaktım, o bana canım ciğerim diyecekti. Ben okuyacak o benim saçlarıma elin sürecekti. Şiirler düşecekti hanemize gökten. Islanacaktık. Ben bu şiirleri kime okuyayım. Ben bu şiiri kime haykırayım. Hele bir öldü deyin, yüreğimdeki şairin kalemini kırayım.Bu toprağın altındaki annem olamaz. Değil Yüreğime, dünyama sığdıramadığım annem bu toprağın altına sığamaz. Uyanmak istiyorum. Uyanmak. Tandır ekmeğinin kokusuna, annemin Anadolu, ana dolu dokusuna. Uyanmak istiyorum “Fatma Kadın”lı sabahlara. “Guzum”lu sabahlara. Birileri su serpsin yüzüme. Birileri sarssın beni. Birileri yaksın parmağımın ucunu.Annem Ölmedi Değil mi?
İBRAHİM ŞAŞMA (Yarışma birincisi)

YAZDIĞIM HAKTIR

YAZDIĞIM HAKTIR

Sevgiye inandım,sevgiye kandım.
Sevgiyle üşüdüm,sevgiyle yandım.
Bir gönül kırılmaya diyerek andım;
Yunus’u özümde bulduğum haktır.

İlle de gel diyen ,o derviş haklı..
Erenler yoluna yordum bu aklı.
Mevlana’nın izni göğsümde saklı;
Konya’dan semaha geldiğim haktır.

Mecnunu tanırım aşkından hasıl.
Ben de bir Kerem’im,Ferhat’ım asıl
Aşk için dağları delmekse usul;
Benim de bağrımı deldiğim haktır.

İziyle çizildi bu kutlu rota.
Ölümsüz bedenin nurlarda yata.
Atamın yolunda binlerce ata,
İçlerinden biri olduğum haktır.

Pirim Hacıbektaş,bana yol göster
Dedi ki her gönül ,taharet ister.
İnsan-ı kamillik maharet ister.
Feyzinden nasibim aldığım haktır.

Sevi ozan eder ;böyle biline.
Bir katre bal düşer o dem diline.
Tezeneyi vurup sazın teline;
Karacoğlan gibi çaldığım haktır

Canların derdinden alırım hisse,
Bende on olur, onlarda beşse.
Sınır boylarında bir yiğit düşse;
Hanemde sızıdan öldüğüm haktır.

Alinin yolunda ereyim diye,
Canımı canına sereyim diye;
Muhammet cemalin göreyim diye;
Seherde namazlar kıldığım haktır.

Gözlerimi kapar Veysel olurum.
Uzun ince yolda bir sel olurum.
Kara topraklarda dostu bulurum.
Dikeni gül diye yolduğum haktır.

Furkanidir dostlar,Furkani adım.
Canlar birlik olsun budur muradım..
Beni aramadım ,bizi aradım .
Bir değil binlerle kaldığım haktır

YA BENİ

YA BENİ

Dudağında kavur beni.
Aşkın ile savur beni.
Ya sev dertli kerem gibi
Ya vur beni, ya vur beni.

Mahrum kılma gül yüzünden
Perdeleri çek gözünden.
Ya hiç bakma haram gibi
Ya gör beni, ya gör beni.

Çile benim, kilim sensin
Tabip sensin, ilim sensin.
Yüreğimde yaram gibi
Ya sar beni, ya sar beni.

Erdir beni bir yaşıma
Ya cemre ol düş başıma.
Ciğerimde verem gibi
Ya ser beni, ya ser beni


İBRAHİM ŞAŞMA

VAR İSENİZ

VAR İSENİZ

Bizde diyorsanız inayetin tapuları;
Harap düşmüş viran olmuş yapıları;
Seneler olmuş ta çalınmamış kapıları,
Çalmaya var iseniz ,çalalım isterseniz.

Dostum bana Afrika’dan ülkeler say.
Yüreğim yanıyor ,yüreğim vay.
Kuru bir ekmek bile edilmez mi pay.
Etmeye var iseniz ,edelim isterseniz

Karanlığa ışık olup uzanmak uzaklara
Tutulmadan “ben duygulu “tuzaklara
Kalem götürsek dağ köyünde çocuklara.
Gitmeye var iseniz gidelim isterseniz.

Sevgiyi tanımak insanın en hasına.
Kast etme sakın kimsenin dünyasına.
Barışın deryasına,huzurun deryasına;
Dalmaya var iseniz dalalım isterseniz

Nasıl görmez olduk bir köşede inleyeni
Hatrı sorulmayan gönüllerin anlayanı
Yetimin kollayanı,öksüzün dinleyeni
Olmaya var iseniz,olalım isterseniz

Dört yandan sarıp kuşatmalı garibi.
Bir yüreği olmalı insanın okyanus gibi.
Yunusun yolunda sevdalı yunus gibi;
Olmaya var iseniz olalım isterseniz

Ana nasılsın diyerek sarılmak bir ele,
Yalnızlık söylerken kolay gelir dile,
Bir garibin duasını ziyadesi ile,
Almaya var iseniz alalım isterseniz.

Bir kul ağlamaya görsün,biz kanarız.
Bacası dumansız hanelere yanarız.
Evladın sormadığı annelere yanarız.
Sormaya var iseniz ,soralım isterseniz.

Dik tutmak var ya yetimlerin başını,
Bir tuz atarak lezzete bürümek aşını
Küçüğümün yanaklarına düşen yaşını,
Silmeye var iseniz,silelim isterseniz.

GAPTAŞIN ALTI BAYIR -Öykü

GAPTAŞIN ALTI BAYIR
Gözlerini inatla açtı karanlığa karşı. Karanlıkta görmeyi diliyordu.Karanlık engel olamazdı umutlarına.Karanlık neydi ki ? İnatla baktı karanlığa.Evet Karanlık karanlıktı.Karanlık çok karanlıktı.Ama göz görmesini bilirdi yürek isterse.Karanlık bir anlıktı. Yaşına yetmedik oğlu düştü karanlığa önce.Emekleyerek geldi karanlıklar içinden.Oğul dedi ah oğul,ah yaşına yetmedik oğul.Sana baharı göstereceğim.Sana gökkuşağını,sana toprağa düşen cemreleri.Oğul sana yağmurlar göstereceğim.Başımıza düşeler.Oğul penceremizin pervazına çiçek saksıları dizeceğiz.Kimine papatya ekeceğiz.Kimine menekşe.Umutlarla uyanacağız oğul,umudumuza çiçeklerimiz olacak gerekçe.Dudakları oğul tadında şekillendi genç adamın.Oğul diye fısıldadı.Oğul. Adını andığımda dudaklarımın çatladığı yarim benim.Ciğerim canım,cennetim benim.Yüreğim benim.Daha evvel neredeydin sen.Hangi cennetteydin,hangi iklimdeydin.Bana yaşamın ne kadar güzel olduğunu,sevginin böylesinin ne denli özel olduğunu öğrettin. Evimdeki çiçeklerin hükümsüz olduğunu ,bendeki sevginin ölümsüz oluşunu,yanaklarını öpmenin ve ellerini tutmanın doyumsuz oluşunu öğrettin bana.Şimdi de karanlıkta görmeyi.Zaten senin için değil miydi karanlığa girişim.Gökyüzünden güneşten aydan yıldızdan mahrum kalışım.Güneş görmedim oğul,sahi nasıl bir şey güneş.Gözlerine benzer mi.Bakarsam ısınır mıyım.Sahi güneş gözlerin kadar güzel mi oğul. Ne vakittir ay düşmedi haneme.Ne vakit kaydığına şahit olmadım yıldızların.Yıldızları sen göresin diye,ayı sen buyur edesin diye buradayım oğul.Sabahı sen göresin,mehtabı sen bilesin,şiirler yazasın diye buradayım oğul.Aşık olasın,sevdiğin kızı alasın,vermezlerse alıp kaçasın diye buradayım oğul.Demli bir çaydan mahrum kalma,şekerin tadını unutma.Ekmeğin azizliğini,ekmeğin güzelliğini bilesin diye buradayım.Çantanda kalem olayım,okuduğun kitapta bir nokta olayım diye burada.Babayım diye burada.Şimdi sen git oğul.Şimdi sen git.Şair yüreğimi yormadan git.Gün yüzüne çıkarsam seni öpeceğim ilk.
Şiirleri vardı.Şiirleri.Şiirlerini çağırdı.Bir bir süzüldü mısralar toprağın katmanlarından dibe doğru.Her bir kelime bir ışıktı farklı bir renkte.Bir ışıkla bin bir renge büründü bulunduğu ortam.Şiirleri vardı.Şiirleri.Kimseler yokken yüreğini döktüğü,yazdığı her bir satırın yüreğindeki derdi söktüğü şiirleri.Şiir tadında hareketlendi dudakları. Yorgun bir trende yol alışım kimedir.Gidişim sevdaya,yolum sevdiğimedir Haydar paşada, elinde yüreği beni beklemededir Adın İstanbul Olsun mu senin Toprağın suya sarıldığı gibi sarıl sevdiğim.Sen yiğidim aslanım ,Sen gönül verdiğim Adımı unutmuşken adını nerden bileyim Adın İstanbul Olsun mu senin Bilirsin sevgiyle çoğalıp özlemle azaldığımızı.Yüreğimden yüreğine söz aldığımızı Martılara fısıldamadık mı sevdadan haz aldığımızı Adın İstanbul Olsun mu senin Onun kadar yaşanılası onun kadar kalınası.Ondan olunası,onun olunası. Bir nefes çekip içime öyle solunası Adın İstanbul Olsun mu senin Eyüp sokaklarına sakladım sitemli sözlerini.Bir yolcu peronda bıraktım yaşlı gözlerini Kapalı çarsıda bulur muyum ayak izlerini Adın İstanbul olsun mu senin Kız kulesini alıp ta karşımıza içilen çayyyy. Yüreğim yanıyor yiğidim.Yüreğim ayyyyy Kolaydı sanki .Say diyorsun günleri say. Adın İstanbul Olsun mu senin.
Evet İstanbul vardı.Galata köprüsünde balık tutulacaktı daha.Ekmekle balık harmanlanacak,İstanbul kucaklanacaktı.İstanbul yaşanılacaktı.İstanbul’da İstanbul olunacaktı.İstanbul solunacaktı.Yokuş yukarı yollarında nefes nefese kalınacak,işportadan oğula bir iki parça giyecek alınacaktı.Karanlıkta İstanbul’u görüyordu.Karşıdaki kız kulesi değil miydi. Martıların sesleri.Kanat sesleri.Ada vapurlarının dansı.Ah şair yüreğim.Toprağın altında kalsa da İstanbul’u yaşamak olsa gerek şansı.İstanbul bir anda kayboldu nedense.Sis mi çökmüştü ne başına.Evet İstanbul kaybolmuştu.Başını hafifçe kımıldatmıştı .Martılara bakmak için.Göz kapaklarının üzerine toprak dolmuştu.Karanlık yine karanlıktı.Ne vakittir gidemediği İstanbul.Özlemişti hani.Kolay değildi İstanbul bırakıvermek kendini.İstanbul’a giden otobüslere selamdan başka vereceği bir şeyi yoktu.Gülümsedi genç adam.İstanbul tadında şekil aldı dudakları.İstanbul gibi kal İstanbul.İstanbul olduğun için kal.
Yukarıdan ağıt sesleri geliyordu.Yiğidim diyordu sadece yiğidim.Siren sesleri vardı.Yukarıdan hüzün süzülüyordu katman katman aşağıya.Hüzün toprağın altında daha bir hüzün oluyordu.Yiğidim diye o hitap ederdi bir tek.Ya buradan çıkamazsam hayal mi olacaktı kendisinden istediği o sol yanı çiçekli etek.Kaç kez istemişti.Kaç kez elinden tutup götürmüştü kendisini vitrinin başına.Başka bir istediğim yok derdi.Ama bu etekte gönlüm çoook derdi.Kıt kanaat geçindiğimizi kendiside bilirdi.Hayallerine direnemeyen sevdam,elinden elimden ne gelirdi.Akşam pişirdiği çorbanın kokusu geldi burnuna.Buğusu düştü karanlıklar üstüne.Onun elinde çorbanın tadı gerçekten bir başka oluyordu.Ellerinde bazen bir tılsım bir büyü olduğuna inanırdı çoğu vakit.Bir bardak su,bir tas unla sofralar donatmak ne demekti.Çorba sevgiydi,çorba aşktı.Çorba emekti Yukarı köyden gelin getirmişti seneler evvel.Yoklukla sırtlanmışlardı yaşamı.Yokluk ve yokluk içinde sevdayla tutunmak olmuştu tek varlıkları.Ne vakit sonra toprağın derinliklerinden gelmişti ekmek.Emek toprağın katmanlarına vurdukça ekmek olacaktı.Saçları kömür kokacaktı sevdiğinin.Kömür gibi bakacaktı.Kıyıları yosun kokan o kentin dehlizlerine sakladılar umutlarını.Yaşanmamışlarını.Beklentilerini..Yukarıdan yiğidim diye sesleniyordu Neriman.Yiğidim.Böylemi gelecektin.Böyle mi.Kalkmak istedi boylu boyunca yattığı yerden.Bedeninin büyük bir bölümünü kaplayan toprak yığını ve göğsünün üzerinden teğet geçen koca bir kalas müsaade etmedi kalkmasına.Ben buradayım diyecek oldu.Toprağın tadını hissetti ağzında.
Uyudu.Düşlerinde onu hiç yalnız bırakmayan annesi geldi..Tandır ekmeği getirmişti.Yine mi ellerini yaktın anne.Ekmekle beraber ellerini de pişiren annem.Sen ölmemiş miydin.anne. Anne.. Saat kaçtı.Günlerden ne.Yağmur mu var.Sis mi.Karadeniz nasıl bugün hırçın mı? .Sokağımda Azime Teyze,şerife ablam çayları hazır mı? Ödenmemiş bakkal borcum.Balkonumda çiçeklerim..Yanımdan gitmeyin sevdiklerim.Gün ışığı gelecek birazdan.Ben beklerim
Adı kömürdü.Kömür yaşamdı.Ekmekti.Kömür bir ömürdü.Kömür bileklerimdi.Kömür ayaklarımdı.Kömür gördüğümdü.Damar damardı Düğüm düğümdü.Grizu.İşte kördüğümdü. Bu yanık kokusu ne böyle.Hangi yüreğin kokusu.Hangi hanenin.Hangi küçük kızın. Dudakları yine oğul tadında döndü..Ahh oğul ahh.Daha barış düşecekti başımıza .Daha barış geçecekti dünyadan.Evimizin önünü sarıya boyayacaktık.Oğul barış gelecek te barışa doyacaktık.Ah oğul yedi tepeli bir kente kaçacaktık paramız artarsa.Yalan mı Zonguldak’ı İstanbul ile aldatacaktık.En fazla iki gün kalacaktık. Mehmedin sesini duyamıyorum.Üç günlük nişanlı..Çeyizine kömür bulaştı.Evinin beyaz duvarlarına kömür..Çıkınca pazara uğrayacaktık.Mahallelim.çocukluk arkadaşım.Kömürdaşım.
Ablama küs gitmek istemiyorum.Bilirim çok ağlar.Bilirim sızlar yüreği.Sahi biz neyi paylaşamadık onunla.Dünya malı için yolumuzu ayırmıştık.Yüreklerimizde bir hançer yarası idi söylenilen sözler..Kapımı çalmıyordu.Kapısına varmıyordum.Bu bendeki ben miydim.Ben de bilmiyordum.Ah ablam.Ellerini uzatıver .Ellerini.Keşke toprağa gömebilseydim insanların yüreklerinde demirli kinlerini. Maden ocağım.Ana kucağım.Sıcaktı.Emek tadındaydı.Ekmek tadındaydı.Baharı yaşardık dehlizlerde.Çiçekleri tünellerde bulmuştuk.Gökyüzümüzdü.Kubbemizdi.Sığınağımızdı.Şubat ayazında temmuzu yaşadığımız,temmuzda üşüdüğümüzdü.Alın terimizi düşürdüğümüzdü.Hürriyetimizdi bu ocak.Oğluma cumhuriyet bayramında bayrak alabilmek,bir ekmeği evime götürebilmekti maden ocağı.Bacamdan tüten duman,mutfağımda demlenen çay..Çayımda şeker.Maden ocağı yaprak dökümü.Güzü beklemez..Teker teker..
Baretsiz girilmez.Hayır yüreksiz girilmezdi ona göre.Yürekli olacaktı insan.Yüreğinde sevdalar olacaktı.Hayat ne vakit olanca acımasızlığı ile taarruza geçerse sevdalara tutunulacaktı.Sevdalı insan savaşır,sevdalı uğraşırdı.Sevdası için çalışırdı.Öylesine bekledi.Gözlerine düşen toprağa aldırmadan.Kapamadan gözlerini.Bekledi.Bekledi bekledi.Türküler mırıldandı hatta.Gaptaşın altı bayır.Yanıyom cayır cayır.. Göçük altında kalan maden isçisi yaralı olarak kurtuldu diye yazıyordu gazeteler.İki gündür toprak altındaydı.Sedyeye konulurken çamurlaşan diliyle mırıldanıyordu.Gaptaşın altı bayır.Gaptaşın altı bayır.Yanıyom cayır cayır
(ÖYKÜ YARIŞMASI SONUCU - Alaçam Köyü Kültür Etkinlikleri kapsamında düzenlen 1. Amatör Öykü Yarışması sonuçlanmış, buna göre; birinciliği Gaptaşın Altı Bayır, )