12 Mayıs 2008 Pazartesi

BİLMESEYDİM SEVGİYİ

BİLMESEYDİM SEVGİYİ

Dipsiz derin kuyulardaydım.
Karanlıklarda.
Güneşi göremediğim oldu.
Maviyi bilemediğim.
İlmekler yapmasaydım sevgiden;
Ve tutunmasaydım sevgiye,
Çıkamayacaktım…

Sevgiye inanmasaydım;
Camlardan bakmayacaktım.
Penceremin pervazına ,
Kuru ekmek koymayacaktım.
Bir kuru soğanla doyan ben,
Sevgiyi bilmeseydim,
Doymayacaktım….

Mektuplar yazmayacaktım belki de.
Postacıların sırtından kalkacaktı yük.
Olmayacaktım böylesine dev;
Olmayacaktım böylesine büyük.
Şair olmayacaktım.
Şiiri tanımayacaktım.
Kalemim olmayacaktı.
Hatta kitabım.
Bir yalnızlığım,
Bir karanlığım olacaktı muhatabım.

Gideni beklemeyecektim.
Bilmeseydim sevgiyi.
Ardından ağlamayacak,
El sallamayacaktım.
Son treni beklemeyecek,
Peronlarda otobüs aramayacaktım.

Yağmurun tenime vurmasını ,
Saçlarıma yağmasını,
Sabah serininde güneşin doğmasını,
Bilmeyecektim.
Karadeniz’den Karamana ,
Sevdalar indirmeyecektim.
Süphan dağına benzetemeyecektim dudaklarını.
Saçlarına ak düştüğünü Erciyes’e.
Gözlerini Manavgat’a .
Yüreğimi tandır ateşine.

Papatyaları da sevmeyecektim.
Bilmeseydim sevgiyi.
Taç yapmayacaktım boynuna,
Fal bakmayacaktım .
İnanmayacaktım.

Sonra bilmeseydim sevgiyi,
Anamın ardından ağıtlar yakmayacak,
Sekiz ay oldu da ağlamayacaktım.
Camlarından bakmadığı,
Artık çilekli patikler örmediği evine,
Uğramayacaktım

Bahçemde çiçekler hükümsüz kalacaktı.
Sevgiyi bilmeseydim.
Gül dalında kuruyacak;
Yaprağına toz konacaktı.
Akşam serininde su vermeyecektim.
Temmuzun alevinde yanacaktı.

Sevgiyi bilmeseydim.
Bu bendeki ben ,ben değildi
Bak dağlar divan durdu
Saygısından eğildi

Gazetelerin ilk sayfasından;
Korkmayacaktım belki de.
Sevgiyi bilmeseydim.
Haber bültenlerinden ürkmeyecektim.
Çarpmayacaktı yüreğim.
Adapazarı’nda enkaz altında kalmayacak,
Düzce’de bir kasım ayında sarsılmayacaktım.

Oğlumu beklemeyecektim camda belki.
Köyden ha geldi ,
Ha gelecek diye.
Sokak başından;
Ha döndü ha dönecek diye.
Bakınmazdım çevreme belki.
Biri gözün aydın diyecek diye.

Bayrağım başım üzere.
Toprağım başım.
Cudi dağında üşüyenler
Mehmetler başım.
Sevmeseydim kaynamayacaktı kanım.
Böylesi kurban olunası;
Böyle sunulası olmazdı canım.
Sevmem mi hiç.
Sevmem mi.
Vatanım.Canım .
Cananım. Sultanım…….

11 Mayıs 2008 Pazar

ANAM CAMLARDAN BAKMIYOR

ANAM CAMLARDAN BAKMIYOR
Sağ eliyle başını tutardı.
Aklı sıra baş ağrısını.
Birisi bana gösterse ya;
Yüreğimin yarısını.
Anam camlardan bakmıyor artık.
Yüreğini döktüğü,Yün çoraplarıydı.
Kah gül dalı indirir,
Kah çilek dalı bindirirdi.
Yedi evladın hasretini;
İlmeklerin arasına sindirirdi.
Cama yönelirYorgun gözlerini dindirirdi.
Anam camlardan bakmıyor artık.
Sokağın başındayken ,
Adımlarımı duyardı.
Camların ötesinde ;
O bambaşka bir diyardı.
Camların ardında;
Cennetim vardı.
Bir şubat ayazında,
Camlarım karardı.
Anam camlardan bakmıyor artık.
Fadime’si vardı anamın.
Fadime’si.
Türkmen köylerine gelip edip
Camlarda beklediği.
Göremediği demlerde;
Hasretine hasret eklediği.
Ciğerim dediği,Guzum dediği.
Adını duyunca gülümsediği.
Fadime’n geldi ana.
Baksana
Anam camlardan bakmıyor artık
Çiçekleri olurdu kimi vakit.
Severdi.
Kışın ayazdan,yazın güneşten sakınırdı.
Dallarına bir bir dokunur
Goncası var mı diye bakınırdı.
Kuruyan çiçeklerinden,
Bana yakınırdı
Saksıları nadasa bıraktık.
Anam camlardan bakmıyor artık
Sabahın yedisinde aralardı,
Perşembe pazarından alınma tülleri.
Patiklere düşerdi yine,
Çatlak derili elleri.
Şimdi koyu bir perde çekili,
Bir ucu yırtık.
Anam camlardan bakmıyor artık
Köhnemiş tahta kapımız,
Bak yine çalınıyor.
Bak sokak satıcısından
Çinko sahan alınıyor..
Komşu kadın çağırıyor ana.
Kalksana.
Allahaşkına bir baksana
Anam camlardan bakmıyor artık
Karadağ’a nazır camlardan,
Karadağ’ı sen yaktın ana.
Sen.Yanar mıydı;
Derdini dökmesen.
Yanar mıydı hasret türküleri yakmasan?
Gittiğinde kar yağdı başına.
Artık kar altında bırakmasan …
Camlardan bak ana.
Karadağı yak ana…
Yoooooook,Yok ana…
Anam camlardan bakmıyor artık
İbrahim ŞAŞMA

BİR KATRE BAL

BİR KATRE BAL

Düşlerimde arayıp bulamadığımsın.
Sensiz çok korkuyorum bilesin oğul.
Bir nefeslik olsa ayrı kalamadığımsın
Gittiğin yerlerden tez gelesin oğul…
Soframda bereketim,ekmeğimde tadım
Vuslata dair olmamıştı böylesi inadım.
Görmediğim dem kırılır kolum kanadım,
Kendi kırdığını kendin sarasın oğul
Volkanlar patlıyor ,yaralı sinemde
Haneme kar yağıyor olmadığın demde.
Yıldızlar soruyor seni,ay güneş hem de.
Zifiri karanlıkta ışığım olasın oğul..
Ben bu canı bir sana,bir sana yordum.
Sen fakirhanem,sen sılam,anayurdum.
Kilim olsan seni yedi renkten dokurdum .
Yumak yumak koynumda çilesin oğul.
Bu kalem sana sevdamı bildirmek için
Bu kalem kini nefreti öldürmek için
Ben gülmedim gülleri güldürmek için.
İki cihan içinde güllerle gülesin oğul.
Pir sultan olacaksın,belki de bir yunus.
Yüreği dipsiz derin koskoca bir okyanus
Durma sakın, serin sularına dalasın oğul .
Bir katre baldan ibaret balasın oğul.
iBRAHİM ŞAŞMA

5 Mayıs 2008 Pazartesi

SÖNDÜR BU ATEŞİ

SÖNDÜR BU ATEŞİ

Ateşten tespihi ,sen nasıl çektin?
Söndür bu yangını,umut yanmadan.
İslenmiş ciğere marazlar ektin;
Söndür bu yangını,umut yanmadan.

Korkmaz mısın baba, bunun kastından?
Çok medet bekleme yalan dostundan.
Kuzu mu çıkacak kurdun postundan ?
Söndür bu yangını,umut yanmadan.

Çile kervanında baş tutan düşman.
Düşmanda dost yüzü bir seven pişman.
Senin elindedir ,sel olup taşman;
Söndür bu yangını,umut yanmadan.

Öptüğün alevden kıskandım durdum.
Çocuk yüreğimle pusular kurdum.
İçtin ağladım ben,içtin kudurdum.
Söndür bu yangını,umut yanmadan.

Şiirim yanıyor ,ellerim baba…
Düşlerim yanıyor,güllerim baba…
Bir nefeslik zehre hanemiz heba;
Söndür bu yangını,umut yanmadan.

Cebine saklanmış sinsi bir yılan.
Yalan be babacım,dostluğu yalan.
Ölümün kendisi,genzine dolan;
Söndür bu yangını ,umut yanmadan,

Her biri hançerdir ,içmesen baba,
Vakitsiz dünyamdan göçmesen baba.
Su serp yüreğine ,kaçmasan baba;
Söndür bu yangını umut yanmadan .

Bana gökyüzümü artık geri ver.
İraden kılıcın,salla seriver.
Kır belini artık,başın eziver,
Söndür bu yangını umut yanmadan .

İzmarit yağıyor,yağmurum nerde,
Bu duman ne böyle ufkuma perde.
Seni dost bildiğin sokmadan derde
Söndür bu ateşi umut yanmadan

Şahlanmadan maraz, dert uyanmadan,
Yokluğun kapıya hiç dayanmadan ,
Yağmurlar yanmadan,bulut yanmadan,
Söndür bu ateşi umut yanmadan..
İbrahim Şaşma